Site icon NMT İnsan Kaynakları ve Danışmanlık

Değişim Bir Proje Değil, Cesaret İşidir

sunum - 5

Değişim, Cesaret ve Sessiz Liderlik Üzerine Kısa Bir Düşünme

Zaman zaman bir cümleye rastlarsınız ve o cümle sizde uzun süre yankılanır. Bu yazı, benim için tam da böyle bir cümlenin ardından geldi. Bilgisine, duruşuna ve liderlik tarzına büyük saygı duyduğum, aynı zamanda akıl hocam olan Didem Gündüz Esen’in bir yazısının sonunda şu ifadeye rastladım:

“Bir organizasyonu değişimle buluşturmak, sadece bir projeyi yönetmek değil; bir cesareti taşımaktır. Ve bu cesaret, yöneticinin en sessiz ama en etkili eylemlerinde gizlidir.”

Bu cümle, yalnızca profesyonel değil, insani bir çağrışım da yaptı bende. Çünkü kurumlar değişirken, aslında insanlar değişiyor. İnsanlar değişirken de o süreci yöneten liderin sesi, tavrı, sabrı ve kararlılığı belirleyici oluyor. Ve çoğu zaman bu liderliğin sesi çok yüksek çıkmıyor; ama etkisi çok derin oluyor.

Değişimi Yönetmek mi, Yaşatmak mı?

Yaptığımız iş ve yürüttüğümüz projeler dolayısıyla, pek çok organizasyonda değişim süreçlerinin nasıl ele alındığına yakından tanık oluyorum. Hâlâ çoğu kurum değişimi sadece bir proje olarak konumlandırıyor. Ancak gerçek dönüşüm, yalnızca hedef tarihleri tutturmakla değil; sürecin kurum kültürüne, değerlerine ve insan davranışlarına ne kadar dokunduğuyla mümkün oluyor.

Bir yöneticinin bu sürece nasıl yaklaştığı, sadece sonuca değil; insanların hafızasında bıraktığı izlere de etki ediyor. Çünkü insanlar, değişimi nasıl değil, kiminle yaşadıklarını unutmazlar.

Sessizliğin Gücünü Hafife Almamak

Kimi yöneticiler vardır, çok konuşmazlar. Toplantılarda ilk sözü almak için acele etmezler. Ancak o odada onların varlığı hissedilir; çünkü kararlılıkları, netlikleri ve güven veren duruşları kendini gösterir.

Bu “sessiz liderlik” hâli, bana göre dönüşüm süreçlerinin en etkili hâlidir. Çünkü bu liderler dinlemeyi, görmeyi ve analiz etmeyi çok iyi bilirler. Onlar sadece süreci yönetmez; aynı zamanda ekiplerine hisseder şekilde eşlik ederler. Güçlerini seslerinden değil, duruşlarından alırlar.

İnsan Odaklı Yaklaşım: Değişimi İnsanda Başlatmak

Her yeni sistem, her yeni yapı veya teknoloji, eninde sonunda insana dokunur. Ve insan, çoğu zaman duygularıyla karar verir. Korkar, direnç gösterir, sorgular… İşte tam da bu noktada liderin empatisi, sabrı ve açıklığı devreye girer.

Benim gözlemim şu: Değişimi en başarılı şekilde yönetenler, sadece “ne” yapacağını bilenler değil; “nasıl” yapacağını hissedebilenlerdir.

Cesaretin Yeni Tanımı

Bugünün iş dünyasında cesaret, artık yalnızca risk almakla ya da radikal kararlar vermekle sınırlı değil. Cesaret; dinleyebilmek, şeffaf olabilmek, eksikleri kabul edebilmek ve ortak akla alan açabilmekle tanımlanıyor. Hatta bazen “bilmiyorum” diyebilmek bile başlı başına bir liderlik becerisi hâline geliyor.

Bu yaklaşımı sergileyen liderler, ekiplerinin güvenini kazanıyor. Çünkü artık insanlar, her şeyi bilen değil; birlikte yürüyen ve birlikte hisseden liderlerin peşinden gidiyor.

Dönüştüren Sessizlik

Değişimi mümkün kılan liderler, bazen hiç konuşmadan çok şey anlatırlar. Onların kararlı adımları, bakışları ve sessizce dinlemeleri; bir organizasyonu dönüştürecek güvenin temelini inşa eder.

Benim için bu yazının çıkış noktası olan o cümle, hepimizin kendi liderlik tarzını yeniden gözden geçirmesi için güçlü bir çağrıdır. Belki de bu hafta, biraz daha az konuşup daha çok hissetmenin, daha çok gözlemlemenin ve daha çok dinlemenin zamanı gelmiştir.

Siz Ne Düşünüyorsunuz?

Liderlikte “sessizlik” ne zaman bir güç hâline gelir? Değişimi yöneten değil, yaşatan liderlerle sizce kurumlar nereye evriliyor? Düşüncelerinizi paylaşmanız beni çok mutlu eder.

Exit mobile version