Bir zamanlar, büyük bir imparatorlukta, bilge bir kral tahtını devredeceği kişiyi belirlemek için alışılmışın dışında bir yöntem seçmişti. Saray danışmanlarını, generallerini ve bilim insanlarını toplayarak onlara birer tohum verdi. “Bu tohumu ekip büyütün,” dedi. “Bir yıl sonra getirdiğiniz bitki, sizin liderliğe olan uygunluğunuzu gösterecek.”
Bir yıl sonra, sarayın bahçesi rengârenk çiçeklerle dolup taşmıştı. Ancak genç bir adam, boş bir saksıyla kralın huzuruna çıktı. Kral ona dönerek gülümsedi: “İşte yeni varisim!” Çünkü dağıttığı tohumlar aslında kısırdı. Gerçek lider, süslü yalanlar yerine gerçeği teslim edebilecek cesareti gösterendi.
Yıllardır yönetim danışmanı olarak çalışırken gördüğüm en büyük hata, liderlerin halef yetiştirmeyi, ancak emeklilik ya da beklenmedik krizler kapıya dayandığında düşünmeleri. Oysa asıl mesele, günü kurtarmak değil, geleceği tasarlamaktır. Bir yönetici olarak, gününüzü yangın söndürerek mi geçirmek istersiniz, yoksa geleceğin liderlerini hazırlayarak zamanı şekillendirenlerden biri mi olmayı? İşte halefiyet planlaması tam da bu noktada devreye girer. Genellikle fark edilmez, ta ki işler sarpa sarana kadar. Oysa ki bu, yalnızca boşluğu doldurmakla ilgili değildir; bir organizasyonun ruhunu, vizyonunu ve karakterini taşımakla ilgilidir.
Zamana Yenik Düşmeyen Liderlik
Eskiler der ki, “Bir ağacın gölgesinde serinliyorsan, o ağacı yıllar önce birisi dikmiştir.” Bugünün büyük liderleri de yıllar öncesinden hazırlanmış insanlardır. Büyük şirketlerde uzun yıllar süren değişim projelerinde yer alırken fark ettiğim bir gerçek var: Liderlik, yalnızca koltuğu bir başkasına devretmek değildir. O koltuğu, içinde büyüyen bir ruhla, gelişen bir vizyonla, köklenmiş bir bilinçle teslim etmektir. Eğer işinizi gerçekten önemsiyorsanız, kendinizden sonra gelecek insanlara alan açmayı da öğrenmelisiniz. Çünkü iyi bir liderlik, sadece yönetmek değil, yol açmaktır.
Ve unutmayın, iyi bir halef yetiştirmek için bazen bir adım geri çekilmek gerekir. Egosuna yenik düşen yöneticilerin en büyük korkusu “yerine birini yetiştirmek” olabilir. Oysa, gerçekten büyük liderler kendilerinden daha iyilerini sahneye çıkarabilenlerdir. Şirketlerde, koltuğuna sımsıkı tutunan yöneticiler, genellikle arkalarında enkaz bırakır. Oysa akıllı liderler, onlardan sonra şirketin nasıl daha ileriye gideceğini düşünür.
Şirketler de İnsanlar Gibi Evrilir
İnsanlar değişir, zaman değişir, iş dünyası değişir. Şirketlerin ise bu değişime ayak uydurabilmesi için yalnızca bugünü değil, yarını da düşünmesi gerekir. İyi bir halefiyet planı, “acil durum yedeği” değildir. Bir kültürü, bir anlayışı ve bir geleceği inşa etmenin en önemli parçalarından biridir.
Birçok şirkette gözlemlediğim gibi, yanlış insanı seçmek mümkündür. Ama daha kötüsü hiç kimseyi seçmemektir. Bir liderin “yerime kimseyi yetiştirmedim çünkü benden iyisi yok” deme hakkı yoktur. Bu, iş dünyasının “kendini vazgeçilmez sanma” sendromudur. Ve biliyoruz ki mezarlıklar, kendini vazgeçilmez sananlarla doludur.
Halefiyet planlaması, birini gözünüze kestirip “al bu da benim yerime geçsin” demekten ibaret değildir. Adayları yıllar boyunca yoğurmak, onlara fırsatlar tanımak ve zaman içinde gerçek potansiyellerini açığa çıkarmakla ilgilidir. Kimi zaman yanlış seçimler de yapılır, kimi zaman beklenmedik kişiler öne çıkar. Ama mesele, süreci bir oyun gibi değil, bir sanat gibi ele almaktır.
Lider Yetiştirmek Bir İnsana Dokunmaktır
Halefiyet planlamasının yalnızca stratejik bir gereklilik olduğunu düşünenler yanılıyor. Bu, insanlarla ilgili bir meseledir. Onları tanımak, potansiyellerini görmek, ihtiyaç duyduklarında itmek, gerektiğinde durmalarına izin vermek… Gerçek bir lider, kendi hikâyesini başkalarının başarıları üzerinden de yazar.
Ve unutmayın, en iyi liderler sadece büyük başarılar elde edenler değil, ardında başka büyük liderler bırakanlardır. Unutulmaz olmanın yolu, sadece zirveye çıkmak değil, ardında iz bırakan yollar inşa etmektir. Siz hangi hikâyeyi yazıyorsunuz?