Bugün 12 Haziran, Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü.
Bir keresinde sahada çalıştığım bir projede, yaşını tahmin edemediğim kadar küçük bir çocuğun elinde ağır bir çuval taşıdığını görmüştüm. Neredeyse kendi bedeni ağırlığındaki çuvalı sürüyerek taşımaya çalışıyordu. Yanımdaki biri “O, ustasının çırağı” dediğinde içim sızladı. Çünkü biliyordum ki o çocuk aslında kalem tutması gereken yaşta, o çuvalın altında; hayallerini, geleceğini ve umutlarını taşıyordu.
Dünya genelinde milyonlarca çocuk, oyun saatinde çalışıyor; eğitim, sağlık ve güvenlik haklarından yoksun bir şekilde ağır iş koşullarıyla baş ediyor.
Ve bizler, yani iş dünyası profesyonelleri, bu tablonun sadece tanığı değil; aynı zamanda sorumlularından ve dönüştürücülerinden biriyiz.
İK Profesyonelleri Olarak Nerede Duruyoruz?
İnsan Kaynakları uzmanları olarak yalnızca işe alım süreçlerinden değil; kurum kültüründen, iş etiğinden ve sosyal etki alanlarından da sorumluyuz.
Kendimize sormamız gereken bazı zor ama gerekli sorular var:
- Tedarik zincirlerimizde çocuk işçiliğine karşı etkin kontrol mekanizmalarımız var mı?
- Alt yüklenici ve taşeron seçimlerimizde etik değerlere sadık kalıyor muyuz?
- Kurumsal sosyal sorumluluk anlayışımız ne kadar uygulamaya geçiyor?
- İşveren markamız sadece cazip yan haklar mı vaat ediyor, yoksa toplumsal bir duruş da sergiliyor mu?
Çocuk İşçiliğinin Görünmeyen Bedeli
Kısa vadede “ekonomik” görünen bu durum, uzun vadede toplumların gelişimini sekteye uğratıyor.
Çocuk işçiliği;
📉 Eğitim seviyesini düşürüyor,
📉 Sağlık hizmetlerine erişimi engelliyor,
📉 Kırılgan bir gelecek yaratıyor.
Ve evet, iş dünyası açısından da düşündüğümüzde:
- Marka imajına zarar veriyor,
- Uluslararası standartlara uyumu baltalıyor,
- Çalışan bağlılığını ve iç güveni zedeliyor.
Çünkü hiçbir kâr, bir çocuğun hayalinden daha değerli olamaz.
Peki, Çözüm Nerede Başlar?
Her şey bir farkındalıkla başlıyor.
Ve bu farkındalık, İnsan Kaynakları departmanlarında ete kemiğe bürünebilir.
İK profesyonelleri olarak yapabileceklerimiz çok:
- İşe alım süreçlerine çocuk işçiliğine karşı açık ve net politikalar entegre etmek,
- Tedarikçi sözleşmelerine etik standartlar koymak,
- Eğitim programlarımızda çocuk haklarına yer vermek,
- Kurum içinde çalışanlara bu konuda farkındalık kazandırmak,
- Sivil toplum kuruluşlarıyla ortak projeler üretmek.
Bu konuyu yalnızca uluslararası denetimlerin bir gerekliliği olarak değil, kendi vicdani görevimiz olarak görmeliyiz.
Her Karar, Bir Çocuğun Hayatına Dokunabilir
Bir çocuğun yeri iş yeri değil, oyun alanıdır.
O kalem tutmalı, hayal kurmalı, öğrenmeli.
Bizler de her iş sözleşmesinde, her kurum politikasında, her satın alma kararında çocukların geleceğini doğrudan ya da dolaylı şekilde etkilediğimizi unutmamalıyız.
Bugün sadece sembolik bir gün değil.
Sürekli bir sorumluluk, sürekli bir mücadele çağrısı.
📌 Bir çocuğun okulda kalmasına vesile olun.
📌 Bir hayalin yarıda kalmasına engel olun.
İK sadece işe alımı değil, insanı savunmayı da kapsar.
Ve biz bu savunmayı bugün değilse ne zaman yapacağız?