Siz de son zamanlarda – ki böyle derken hiç kısa bir dönemden bahsetmiyorum- gittikçe daralan bir tünelde üstelik de akıntıya karşı kürek çekermişçesine yol almaya çalıştığınız hissiyatı oluşuyor mu? Biliyorum bir korku filmi sahnesi tarif eder gibi oldu biraz ama hem kendi coğrafyamızda hem de küreseldeki olaylara bakınca insanın nefesi kesiliyor sanki. Derin bir nefes alıp kanalı da değiştiremiyoruz – ben genelde böyle yaparım, korku filmlerine pek tahammülüm yok- bütün bu olanları tüm gerçekliğiyle yaşarken.
Dünya tarihi boyunca 5 kez gerçekleşen yok oluşun 6.sına, insan ırkı olarak gündelik faaliyetlerimiz, yaşam şeklimiz ve iş yapış biçimlerimiz ile bilfiil sebep oluyoruz zaten. Bir de üstüne depremler, savaşlar, pandemi ve bunun gibi aklımıza bugün gelmeyecek ancak hazırlıklı olmamızı gerektiren pek çok zorluk, insanlık olarak sona daha hızlı yaklaşmamıza neden oluyor. Deprem değil belki ama – aslında o da temelde bir enerji sorunu – diğerleri önemli ölçüde enerji krizi ve enerjinin yönetimi ve enerjiye sahip olanların, onu yönetmek isteyenlerin güç dengeleri etrafında dönüp duruyor. Sahip olan ve söz hakkı olan güçlü, oyunun kurallarını belirleyici… Bu nedenle herkes enerjinin peşinde. Peki özellikle son dönemlerde yaşadığımız bu enerji krizlerinde sizin planlarınız ne? Ne gibi alternatifleriniz var cebinizde? İş yapıyorsanız, bir ürün ya da bir hizmet ortaya koyuyorsanız var mı B, C hatta D planınız? Malumunuz enerjiye sahip olmak, yönetmek kadar iş sürekliliği de önemli. Hatırlarsanız çok yakın geçmişte doğalgaz ve elektrik tedariğinde yaşanan kesintilerde nasıl da karıştı işler.
Olan oldu, bundan sonrası için önümüze bakacak olursak geldiğimiz noktada şirketimizde C-level enerji konusunu nasıl ele alıyor, başarıyı nasıl arıyor öncelikle ona bir bakmak önemli. Üst Yönetim seviyesinde enerjiye yönetilecek bir maliyet kalemi gözüyle mi bakılıyor? Yoksa başlı başına odaklanılası bir stratejik alan olarak mı? Her konuda olduğu gibi enerji yönetimi konusunda da ses yukarıdan gelmeli elbette. Enerji stratejisinin CEO’ nun ve tüm yönetim ekibinin katılımı ile belirlenmesi ve net bir yönetişim yapısı çerçevesinde organizasyonda detaylı bir yol haritası eşliğinde uygulamaya alınması evla olandır. Nasıl? Bir enerji stratejiniz mi yok? O zaman iklim değişikliği, küresel karbon düzenlemeleri, doğal kaynak kullanımı üzerindeki baskılar, paydaşların çevresel ve sosyal performansa ilişkin beklentileri, enerji dönüşümü ve yeni enerji teknolojileri ve bunları şirketinize uyarlamak için ihtiyacınız olan yeni yetenek ve kültür ihtiyacı gibi gibi konu konuyu açtığında bir beyin fırtınası eşliğinde tespit edilebilecek pek çok odak alanını ve aslında fırsatı gözden kaçırıyor olabilirsiniz. İşin en baş noktasını atlamamakta fayda var ki o da şöyle; aslında her stratejik odak alanında olduğu gibi enerji yönetimi konusunda da başarıyı elde etmek için öncelikle amacınızı pragmatik bir şekilde ortaya koyan cesur bir vizyon ve net bir misyon ortaya koymak önemlidir. Ve tabi ki bunlara eşlik eden stratejinizi gerçekleştirmeye yönelik operasyonel modeliniz de net olarak ortaya konmalıdır.
Biz NMT olarak bütün bunları gerçekleştirmek için kolları sıvadığımızda ilk iş belirlenen enerji ekibinin –strateji çalışmalarında bu ekibe strateji mutfak ekibi adını da veririz – şirketi içerden ve dışardan etkileyebilecek olan faktörleri belirlemesi ve bunlara ilişkin fırsat ve tehditleri ortaya koyması ile başlarız. Bunları belirlerken enerji perspektifinden baktığımızda
- Şirketimiz hangi alanda, hangi durumda ne kadar enerji tüketiyor?
- Şirketimizin karbon ayak izi ne kadar? Tedarikçilerimizin karbon ayak izi ne kadar? Paydaşlarımızın bu konuda bizden beklentisi ne?
- Rakiplerimiz bu konuda neler yapıyor?
- Temiz enerji kullanımına ilişkin fırsatlarımız neler? Bunları ne derecede değerlendirebiliyoruz?
gibi sorular ve bunlara vereceğimiz cevaplar bize yol gösterir. Bu sorulara vereceğimiz cevapları karşılaştırılabilir verilere (örneğin birim üretim başına ya da metrekare başına) dönüştürerek enerji tasarruf alanlarımızı rahatlıkla tespit edebilir, kaydettiğimiz iyileştirmeleri de somut ve doğrulanabilir şekilde ortaya koyabiliriz. Şirketin enerji tüketimindeki iyileşme oranı, enerji tüketiminin ne kadarının temiz enerji kaynaklarından sağlandığı ve tabi ki karbon ayak izinin ne oranda azaldığı takip edilmesi ve paydaşlar ile sonuçlarının paylaşılması gereken önemli göstergelerdir. Bu göstergelerin hangilerinin bizim için önemli olduğunu öncelikle belirlemeli ardından da bu gibi bilim temelli hedeflerle (SBTi) gelişimimizi izlemeliyiz. Enerji yönetimine ilişkin hedeflere ulaşma konusunda zorluk derecesini belirlerken küresel çapta belirlenen 1,5 0C sıcaklık artışı hedefinin ne denli zorlayıcı olduğunu hatırlamakta ve elimizi korkak alıştırmamakta fayda var. Bu hedefler konusunda üst yönetim ile el sıkıştıktan sonra çeşitli teşvik ve yönetim programları ile konunun tüm organizasyona yayılması ve üretim müdüründen temizlik personeline kadar neyi neden yaptığının farkında olarak bu amaca katkı sağlamaları konusunda motive edecek anlayışı yaygınlaştırmak önceliğimiz olmalıdır.
Bunu yapabilmek için öncelikle tükettiğiniz enerjiyi ölçüyor olmanız gerekir. Malumunuz olan kült cümle devreye giriyor burada – ölçmediğiniz bir şeyi yönetemezsiniz. Süreçlerinizin karmaşıklığını, faaliyetlerinizin yapısını, bünyenizde yer alan ya da almasını planladığınız yetenek ve yeterlilikteki insanları dikkate alarak izleme ve ölçme sistemleri kurmak, ayakları yere basan bir sistem geliştirmenizi sağlayacaktır. Bu sayede birim üretim başına ya da birim alan başına, artık sizi doğru sonuca götüreceğini düşündüğünüz yapı taşı biriminin ne olduğuna karar verirseniz, elde ettiğiniz veriyi okuyabilir ve gerekli çıkarımları yapabilirsiniz. Nerede ne kadar enerji tüketiyorum? Peki aslında ne olması gerekirdi, ne yanlış gitti? Kayıplarım mı var? Yoksa iş yapış şeklimi mi gözden geçirmeliyim? gibi gibi.. Hatta farklı bir açıdan da konuyu ele almamız gerekirse; ürünün ya da hizmetin fiyatlandırmasında enerji maliyetini ne kadar hesaplamalıyım? Enerji maliyetlerim hangi hatta ne kadar? ve giderek ucuzlayan temiz enerji kaynakları konusunda hangi fırsatları değerlendirmeliyim? Özellikle burası stratejik anlamda son derece kritik olabilir çünkü son dönemde yapılan araştırmalar gayet somut bir şekilde hem insani anlamda hem de kazanç anlamında temiz enerji kullanımında bir maden olduğuna dikkatlerimizi çekiyor. Stanford Üniversitesi bünyesinde Mark Z. Jackobson ve arkadaşları tarafından Haziran 2022’ de yayınlanan araştırma küresel ısınma, hava kirliliği ve enerji güvensizliğini insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük üç sorun olarak nitelendiriyor. Araştırmaya göre 2019’ da dünya genelinde ölen 55,4 milyon insanın yaklaşık 7 milyonu hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybetmiş durumda. Bu çok vurucu bir sonuç. Aynı araştırmada temiz enerji kullanımının, enerji birimi başına ortalama maliyeti %12 oranında azaltacağı bunun da yılda %63 daha düşük enerji maliyetleri demek olacağı vurgulanıyor. Üstelik de temiz enerjiye geçişin tüm ön maliyetlerinin 6 yıl içerisinde geri döneceği de hesaplanmış. Görüleceği üzere temiz enerji geçişinin avantajları ve mevcut alışkanlıklarımız ile içerisine gömülmekte olduğumuz vehamet bilimsel olarak da ortaya konmuş durumda. Vehamet konusunda rapor çok daha iç karartıcı detaylar da içeriyor ancak merak edenler linkten (https://web.stanford.edu/group/efmh/jacobson/Articles/I/145Country/22-145Countries.pdf) tamamına ulaşabilir, ben daha fazla iç karartma taraftarı değilim.
Üstelik son dönemde gerçekleşen COP zirvelerinden de bu konuda finansman destek kararları açıklanıyor ve bunların fiiliyata geçtiğini de görebiliyoruz.
Bütün bu yaklaşımı – vizyon, misyon, strateji, hedefler vb – gerçeğe dönüştürürken şirket olarak tek başına aksiyon almamanız ve bu iyilik girişiminizi tıpkı maya gibi kabartıp, büyütmeniz bu işin en değerli kısmı olacak. Paydaş kapitalizminin peşinde koşuyor artık dünya. Sadece ben iyi olayım, ben kazanayım değil – kazan-kazan – çalışanımla, tedarikçimle, taşeronumla birlikte yeşersin ve köklensin bu iyilik hali. Bir kere sürdürülebilirliğin diğer konularında olduğu gibi enerji konusunda da kendi işletme ve faaliyet sınırlarımızla konuyu sınırlandırmamız mümkün değil ki. %100 temiz enerji dönüşümünü gerçekleştirmiş bir şirketin kendisine fason üretim yapan ya da lojistik anlamda destek veren paydaşını görmezden gelmesi kafayı kuma gömmekten başka bir şey olmazdı herhalde.
Geçmişte maliyet kalemlerine ilişkin satır aralarına gömülmüş bir unsurken bugünün gündeminde ve stratejilerde baş tacı edilen enerji konusunda siz ne aşamadasınız? Temiz enerji dönüşümünün her yeni girişim gibi para, zaman ve organizasyonel anlamda yatırım gerektirdiği doğrudur ancak bu konudaki ihtiyacı ölçmek, neye ihtiyaç duyduğumuzu bilmek, bilinmezliğin getirdiği ve belki de farkında bile olmadığımız korkularımızı yenecektir. Kısaca veri, bilgi ve analiz anahtarını kullanın.